Merhaba, ismim Bekir Ş. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunuyum. İlk kez üniversite 2. sınıfta master eğitimi için ABD’ye gitmeyi düşündüm. Daha doğrusu, bir gün farklı üniversitelerde hukuk okuyan arkadaşlarımla buluştuğumuzda ABD’de LL.M. yapmak üzerine sohbet ettik. O zamana kadar LL.M. kelimesini dahi duymamıştım. O gün birkaç arkadaşım bu programdan övgüyle bahsedince ben de küçük bir araştırma yaptım ve mezuniyet sonrası kariyer seçeneklerimin arasına koydum.
Klişe bir giriş olacak fakat “globalleşen” dünyada “International” bir insan olma düşüncesi bana hem çok cazip hem de çok zor geliyordu. Kendimi bir ülkenin sınırları içerisinde uzmanı olduğum birkaç spesifik alanla sınırlamak istemiyordum. Öncelikle İngilizcemi ilerletmeli, sonra hedeflerimle örtüşen bir master programına katılmalıydım. Bu açıdan İngilizcenin ana dil olarak konuşulduğu, dünyanın çeşitli yerlerinden insanların sürekli gelip gittiği/göç ettiği ve ekonomik açıdan da çok güçlü bir ülke olan ABD, adeta hedefim için biçilmiş kaftandı. Ayrıca, lise yıllarımda ABD’nin bazı şehirlerini gezme fırsatım olmuştu. O zaman bu şehirleri çok beğenmem de kararımın şekillenmesinde etkili oldu.
ABD’ye gelip başvuru hazırlıklarına başladığımda aklıma en çok takılan şey düşük not ortalamamdı. Aslında bu durumun pozitif etkisi de oldu diyebilirim. TOEFL sınavından yüksek puan almak ve kusursuz bir başvuru hazırlamak kaçınılmaz olmuştu benim için. Bu noktada Amerika’da Hukuk ekibine de hakkını teslim etmem gerek. Amerika’da Hukuk ekibi özellikle TOEFL hazırlık sürecimde beni çok iyi motive etti. Amerika’da Hukuk ekibinin sürekli “Her şeyi unut ve sadece TOEFL’a odaklan, alabileceğin en yüksek puanı al ve başka bir şey düşünmemeye çalış” gibi cümlelerle ilk engeli aşmamda bana çok önemli katkısının olduğunu söylemem lazım. Sürekli “Sen TOEFL’ı al gerisi bizde” gibi cümleler kuruyorlardı. Sonunda iyi bir puan aldım, önlerine koydum ve “Hadi sıra sizde” dedim.
Yabancı bir ülkede hiç bilmediğim bir sürecin içerisinde buldum kendimi ve elimde tek bir kurşun varmış gibi hissediyordum. Çünkü başarısız bir başvuru maddi zarara, en önemlisi de 1 yıl gibi bir zaman kaybına neden olacaktı. Hiç unutmam; Amerika’da Hukuk ekibinden satın aldığım servis paketini inceledikten sonra büyük bir rahatlama yaşamıştım. İlk siparişim geldi, heyecanla açtım ve “Oh be çok şükür! Ben bu başvuruyla Harvard’a bile girerim!” dedim. Gerçekten beklentimin üzerinde bir sonuç almıştım.
Amerika’nın hemen her yerinden okullara başvurdum ve kabuller aldım. Bunlar arasında en iyisi ve en çok ilgimi çeken Emory Üniversitesi Hukuk Fakültesi idi. Fakat, okulun bulunduğu bölgede kalacak yer bulabilmek için araştırma yaparken okuduğum bir makaleyle fikrim değişti diyebilirim. Özetle, çalışacağın şehirde okumanın öneminden bahsediyordu makale ve Emory bu açıdan bana avantajlı gelmedi. Vanderbilt Üniversitesi Hukuk Fakültesi gibi alternatif okulları inceledim ve onlarda da bu durumu gözlemledim.
New York’ta yaşamak istememe rağmen Fordham Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni hiç düşünmemiştim. Yukarıda değindiğim makalenin de etkisiyle araştırmaya başladım ve son anda kararım Fordham oldu. Açıkçası, New York’ta okumaya karar verince Columbia ve NYU’dan gibi prestijli üniversitelerden sonra elinizde kalan en güçlü seçenek Fordham oluyor. Okulun lokasyonu, mezun networkü, sunduğu klinik ve staj imkanları bu okulu seçmemde etkili olan diğer nedenlerdi.
Bu zamana kadar geçen süre için deneyimlerimden bahsedecek olursam, okul beklediğimden daha yorucu ama bir o kadar da zevkli. Türkiye’de aldığım hukuk eğitimine kıyasla çok daha memnun olduğumu rahatlıkla söyleyebilirim. Dünyanın farklı bölgelerinden gelen insanlarla bir sınıfta olmak çok başka bir deneyim. Hocalar çok iyi ve okul çalışanları insanı şaşırtacak kadar dost canlısı.
Tüm bu süreç içerisinde yaşayabileceğiniz en büyük zorluk İngilizce. Programa başlamadan önce dişinizi sıkın ve elinizden geleni yapın mutlaka. Okulları çok iyi araştırın. Hayatınızda bir kere ve sadece bir yıl yaşayacağınız bir deneyim için muhtemelen ciddi bir mali külfet altına girmiş olacaksınız. O yüzden durumunuzun farkında olun ve çok iyi bir başvuru stratejisi belirleyin. Yukarıda değindiğim gibi kendi adıma çok ümitsiz ve top 100 dışında başvurular bile yapmışken top 30’da yer alan üniversitelerden bir sürü güzel kabul aldım. Bunu iki şeye bağlıyorum; TOEFL skorum ve diğer başvuru materyallerim. Dolayısıyla gönül rahatlığıyla aldığım sonuçlarda Amerika’da Hukuk ailesinin payı olduğunu söyleyebilirim.